İnsanlık tarihi, kahramanlıkları ve fedakarlıklarıyla dolu hikayelerle örülüdür. Ancak zaman zaman, iyi niyetle hareket eden insanların, düşünmeden, hissettikleri anlık zayıflıklarla kötü şeyler yapmaya yöneldiklerine tanık oluruz. Bu durum, toplumun temel taşlarını oluşturan 'iyi insanlar'ın bile varoluşsal krizler ve zorluklarla nasıl başa çıkamadığını göstermektedir. Peki, bu paradoksu nasıl açıklayabiliriz? Neden iyi insanlar bazen kötü seçimler yapar? Bu yazıda, bu karmaşık durumu derinlemesine ele alacağız.
İyi insanın tanımını yaparken, genellikle empati, merhamet, adalet duygusu gibi erdemlerle hareket eden kişiler aklımıza gelir. Ancak bir bireyin içsel değerleri, dışsal etkenlerden bağımsız olarak işlemeyebilir. Hayatın getirdiği zorunluluklar, psikolojik baskılar veya sosyal çevre, bireylerin karar mekanizmalarını etkileyebilir. Örneğin, bir insan zor bir durumda kaygılandığında, uzun vadeli sonuçları düşünmek yerine anlık bir çözüm arayışına girebilir. Bu süreçte, mevcut uyaranlar göz önüne alındığında, ihanet veya zararlı bir davranış sergilemekte tereddüt etmez. Stres, kişinin karar verme kabiliyetini olumsuz etkileyebilir. Ayrıca, özsaygı gibi bireysel algılar da, zor zamanlarda yanlış seçimlere yol açabilir.
Bir kişinin iyi niyetini sorgulamak veya ona 'kötü' etiketini yapıştırmak, bu durumu anlamak için yeterli değildir. Kötü bir eylemin arkasında yatan derin düşünce ve duygu karmaşalarını incelemek gerekmektedir. Mesela, birçok kişi kendisini kötü bir yere düşmüş durumda bulabiliyor ve sosyal hayatta 'kötülük' yaparak bir tür sözde 'kurtuluş' sağlamaya çalışabiliyor. Burada önemli olan, bireyin bu davranışla ne kazanacağının düşünülmesidir. Zaman zaman, ‘kayıp’ hissi ve çaresizlik, insanları beklenmedik eylemlere sürükleyebilir. İşte bu noktada, içsel çatışmalar ve dışsal baskılar arasındaki ilişkiyi incelemek, toplum olarak bireyleri anlamada büyük bir avantaj sağlamaktadır.
Kahramanlık, toplumda yüksek bir değere sahip olsa da, aynı zamanda büyük bir beklenti ve sorumluluk yaratmaktadır. İnsanlar çevrelerinden, toplumlarından ve kendi içsel normlarından etkilenerek, kahraman olmaya çalışırken genellikle mükemmeliyetçilik tuzağına düşerler. Beklentilerin çok yüksek olduğu durumlarda, bireyler kendilerini zor bir ikilemde bulabilir. ‘Beslemek’ ve ‘korumak’ arasında kalırken, alacakları kararlar ve verecekleri tepkiler, beklenmedik sonuçlara yol açabilir. Sorun, mükemmel bir kahraman olma baskısının, bireylerin özelliklerinde yer alan hassasiyetleri öne çıkarmasıyla başlar.
İnsan beyni, risk durumlarında soğukkanlılığını yitirebilir. Hızlı bir çözüm ararken, çoğu zaman derin düşünce gerektiren durumlar atlanabilir. İnsanlar, kahramanlık adına yapılan eylemlerin sonuçlarını göz ardı eden hızlı düşünce süreçleri içerisine girebilirler. Sonuçta, bu tür durumlarda neden tercih edilen stratejiler genellikle beklenmedik sonuçlara yol açabilir. Kötü seçimler, bazen niyetin asla kötü olmamasına rağmen, kişinin başa çıkamadığı baskı ve zorunlulukların sonucunda ortaya çıkabilmektedir.
Kahramanların sadece cesaretli ve erdemli davranışlar sergileyen kişiler olmadığını kabul etmek, toplumsal empatimizi artırabilir. İyi bir insan, zorlayıcı durumlarda karar verme süreçleri’nde hatalar da yapabilir. Bunu anladığımızda, bireylerin insani yanlarını görmek ve ileriki süreçlerde onlara nasıl destek olabileceğimizi düşünmek mümkün hale gelir. Duygusal olarak zayıf anlarının, toplumda deneyimlettiği bazı kötü sonuçların nasıl minimize edilebileceği üzerinde düşünebiliriz. Çünkü her insan, zayıf anları ile bir bütündür ve bu zayıflıkları kabul etmek, fırsatlar ve olumlu sonuçlar yaratabilir.
Nihayetinde, iyi insanların neden kötü şeyler yaptığına dair sorulara net yanıtlar bulmak mümkün olmayabilir. Ancak, bu durumu anlamak ve empati kurmak, çevremizdeki insanları daha iyi tanımamıza olanak sağlar. Unutulmamalıdır ki; herkes zaman zaman zorluklarla başa çıkmakta zorlanabilir. Bu nedenle, insanlık olarak birbirimize destek olmalı, ’kahramanlık’ kavramını daha kapsayıcı ve duyarlı bir hale getirmeliyiz. İyi insanlar, her zaman iyi kalmak için çaba sarf etmelidir, ancak bu süreçte ortaya çıkan hataların hoşgörüyle karşılanması, toplum olarak gelişimimizin bir parçasıdır.